Doğal, tarihi ve kültürel bereketi ile yıllar boyunca tarih sayfalarında önemli bir yer edinen Kayısı Diyarı Malatya, Doğu Anadolu Bölgesi'nin Yukarı Fırat Havzası'nda yer almaktadır. Güneydoğu Torosların yüksek batı kısmını oluşturan sıradağlar, ilin güneyinde geniş yer kaplar. Bu dağ sıralarının kuzeyinde Malatya Ovası uzanır. Bu büyük ovayı Tohma Suyu ikiye böler. Fırat, Tohma, Söğütlü, Sultansuyu, Beylerderesi, Derme Suyu, Kuru Çay, Sürgü ve Şiro Çayı Malatya'nın belli başlı akarsularıdır. Malatya sınırlarında plato ve ovalar geniş yer tutar. Başlıca ovalar Malatya, Doğanşehir, İzollu, Akçadağ, Yazıhan, Mandıra, Distrik, Erkenek, Mığdı, Sürgü ve Çaplı Ovalarıdır. Üç kıta arasındaki ticaret ve kültür alışverişlerinin yapıldığı yolların kavşak noktasında bulunması, Malatya'nın tarihi ve kültürel önemini artırmıştır. Bu özelliği Malatya‘yı tarihin her döneminde önemli kılmış ve dikkatleri hep üzerine çekmiştir. Kültepe vesikalarında "Melitae'', Hitit vesikalarında "Maldia", Asur vesikalarında "Meliddu , Melide, Melid, Milidia", Urartu kaynaklarında "Melitea", Roma ve Bizans kaynaklarında "Melitene", Arap kaynaklarında "Malatiyye" olarak ifade edilen şehir Türkler tarafından "Malatya" olarak adlandırılmıştır. Hititçe'nin çözülmesinde büyük katkıları bulunan Çek bilgin Bedrich Hrozny, şehrin adının Hititçe'de " bal ve meyve bahçesi" anlamına geldiğini söylemiştir. Hitit hiyeroglif metinlerinde Malatya, dana başı veya boğa ayağı ile gösterilmektedir. Malatya’nın tarihi Hititlere dayanır. Merkez ilçenin 4 km yakınında Aslantepe Höyüğü’nde M.Ö. 8. asra ait Hitit Sarayı çıkmıştır. Hititlerden sonra bu bölgeye Hitit asıllı Kargamış Krallığı, Mitanniler, Hurriler, Sami Babilleri, Asurlular, Medler ve M.Ö. 6. asırda Persler, daha sonra Kommagene Krallığı, Pontus Krallığı, Patlar, Sasaniler ve Romalılar hâkim olmuştur. M.S. 395’te Roma İmparatorluğu ikiye bölününce Malatya, Doğu Roma’nın (Bizans) payına düşmüş, Bizanslılar Malatya’yı eyalet merkezi yapmıştır. Habib İbn-i Mesleme komutasındaki İslâm ordularının Malatya’yı fethetmesinin ardından kent 655-712 ve 735-757 arasında 79 sene İslâm Devletinin sınır şehri olmuştur. İslâm Devletindeki iç çekişmeleri fırsat bilen Bizanslılar, Malatya’yı işgal etmişlerse de 1071 Malazgirt Savaşı’ndan sonra 1085’te Selçuklular Malatya’yı fethetmiştir. Malatya, 1135-1175 seneleri arasında 40 sene boyunca Selçuklulara bağlı Danişmendoğulları’nın başkenti olmuştur. Kent, Selçuklulardan sonra İlhanlılara ve daha sonra Memlûklulara geçmiş, 1516’da Yavuz Sultan Selim Han Memlûk Devletine son verince Malatya, kesin olarak OsmanlıADevleti’neKkatılmıştır. Osmanlı Dönemi’nde Malatya, merkezi Maraş olan Dulkadir Beylerbeyliğinin (eyaletinin) beş sancağından biri olmuş, 18. yy ortalarında iç ayaklanmalar sebebiyle Kahramanmaraş’tan ayrılarak Diyarbakır Eyaleti’ne bağlanmıştır. Tanzimat’a kadar sönük bir devre geçiren Malatya Tanzimat’tan sonra Mâmûretü’l-Aziz Eyaleti’nin üç sancağından birinin merkezi olmuştur. Birinci Dünya Savaşı başında İç Anadolu’nun merkez şehirlerinin büyüklerinden biri hâline gelmiş ve Cumhuriyet Dönemi’nde il olmuştur. 1931’de demiryolunun Malatya’ya varması ve 1937’de şehrin demiryolu ile Sivas’a bağlanması kalkınmasının yolunu açmıştır. Kayısının Başkenti Malatya’mızın ekonomisi sürekli büyümekte, ilimiz turizm, sağlık, sanayi, eğitim başta olmak üzere pek çok alanda pozitif gelişme göstererek her geçen gün daha cazip, daha yaşanabilir bir şehir olarak parlamaya devam etmektedir.

Haberler

Fatma Ana Orucu Nedir & Nasıl Tutulur?


 Fatma Ana Kimdir?
Fatma, Fatıma, Hz. Fatma, Fatma Ana…

Muhammed Peygamber ile Hatice‘nin kızı olan Fatma, Muhammed Peygamberin çocuklarından en çok tanınandır; zira aile soyunu Fatma devam ettirmiştir. Fatma, babasının kuzeni Ali ile evlenmiş ve bu evlilikten olan çocuklar, torunlar “Ehli Beyt” olarak anılmaktadır. Burada önemli nokta şu: Ali’nin Fatma’dan sonra yaptığı evliliklerinden olan çocukları “Ehli Beyt” olarak anılmaz. Anlaşılıyor ki Muhammed Peygamberin soyu Ali’den değil, Fatma’dan devam etmektedir. Fatma’yı önemli kılan bu özelliğinin yanında kişiliğidir.

Fatma Ana ile Muhammed Peygamberin arasında güçlü bir bağ olduğu anlatılır. Hattâ Ali Şeriati‘nin Kadın Kadındır – Fatıma Fatıma’dır adlı kitabını okuduğumda bu baba-kızın arasındaki ilişkiyi Şems ile Mevlana’ya benzetmiştim. Birbirlerine bağlılık, hissiyat birliği, konuşmadan anlaşma açısından elbette… Ve yine pek çok kitapta Fatma’nın mücadeleci ruhuna dair anlatıları da gördükten sonra gücüyle övünülen Ali’nin Fatma’nın yanında pasif kaldığını gördüm. Fatma, hakkı olan, Ali’nin hakkı olandan asla vazgeçmemiş, inanılmaz derecede gururlu  ve direngen bir kadındır. Öyle ki öldüğü zaman o “zalimler” cenazesine gelmesinler diye kendisini Ali’ye bir gece vakti herkesten habersiz gömdürtmüştür. Dolayısıyla mezarının yeri hâlâ bilinmemektedir.
Fatma Ana Orucu Nedir?
Fatma Ana Orucu, üç gün tutulan Mâsûm-u Pâklar Orucundan sonra, Oniki İmam Orucundan da önce bir gün tutulan yas orucudur. 2017 senesinde örneğin tarihler şöyledir:
17-18-19 Eylül Mâsûm-u Pâklar Orucu
20 Eylül Fatma Ana Orucu

Fatma Ana Orucu Nasıl Tutulur?
Mâsûm-u Pâklar Orucunda da Fatma Ana Orucunda da Oniki İmam Yasına sadık kalınır ve Oniki İmam-Muharrem Orucunda olduğu gibi davranılır. 00.00’dan sonra yemek yenilmez, sahur yoktur, diğer gün güneş batana kadar ise oruç açılmaz. Yiyeceklerde et olmaz, soğan-sarımsak olmaz. Bünyenin ihtiyacını karşılayacak kadar sıvı tüketilir (çay, ayran vs.) ancak su içilmez. Yas orucu dolayısıyla eğlence yapılmaz.
Fatma Ana yoldaşınız olsun.

Hiç yorum yok